Seçimlere beş kala insanlık halleri
BİLECİK-BHA
Yalanlar ve manipülasyonlar günlük yaşamın bir parçası olmuş, ahlaki değerler unutulmuştu. İnsanlar birbirine güvenmekten çekinir hale gelmişti. Çünkü herkes birbirini kandırmaya çalışıyordu.
Seçim zamanı gelip çattığında, insanlar ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Hangi adaya oy vereceklerini, kimin doğru söylediğini, kimin yolsuzluk yapmadığını anlamakta güçlük çekiyorlardı. Birçoğu umutsuzluğa kapılmış, seçimlerin bile artık gerçek bir değişim getiremeyeceğine inanmıştı.
Ancak bir gün, ülkenin en çok zülüm görmüş ama asla boyun eğmemiş, adı bilinmeyen insanlarının sesi çığlığa dönüştü. Bilge olanı, insanlara bir çözüm önerdi. Onlara dedi ki: “Sevgili insanlar, doğruluktan ve dürüstlükten, adaletten asla vazgeçmeyin. İnanın ki bir gün bu karanlık günler sona erecek ve adalet yeniden hâkim olacak.”
İnsanlar bu sözleri duyduklarında bir umut ışığı gördüler. Belki de gerçekten değişim mümkündü. Ancak bilge olanın önerdiği çözüm çok basitti: Herkesin kendi vicdanına ve iç sesine güvenmesi, sosyal kimliğine göre davranması gerekiyordu.
Seçim günü geldiğinde, insanlar sandık başına gittiler. Karşılarında birbirinden farklı vaatlerde bulunan adaylar vardı. Ancak insanlar artık geçmişte olduğu gibi sözlerine değil, geçmişteki eylemlerine ve karakterlerine bakıyorlardı.
Birçokları, geçmişte dürüstlüğün ve adaletin takipçisi iddiasında olduklarına oy verdiler. Bazıları ise değişime direniyor, eskinin sınırlarının içinde alışılmış garip bir korkuya hapsolmuşlardı. Diğerlerinin ise, yani içlerindeki boyun eğmeyenlerin umutları büyüktü. Bütün mazlumlar bir gün çıkıp ülkeyi aydınlığa çıkaracağına inandıklarına oy verdiler.
Seçim sonuçları açıklandığında, beklenen oldu. Hak, hukuk adaletten yana olanlar, beklenenden çok daha fazla oy almışlardı. Bu, insanların hala umutlarını kaybetmediklerini ve doğruyu desteklemeye devam ettiklerini gösteriyordu.
Ve işte o gün, ülkede bir değişim rüzgarı esmeye başladı. İnsanlar yeniden bir araya gelmeye, hak, hukuk, dürüstlüğü ve adaleti savunmaya başladılar. İlk adımı atmışlardı ve artık geri dönüş yoktu. Adalet, doğruluk ve dürüstlük tekrar hakim olacaktı.
Ayşe, seçimlerin yaklaştığı heyecanlı bir dönemde olayları anlamaya çalışan genç bir kadındı. Ülkesinde son zamanlarda siyasi atmosfer oldukça gerginleşmişti. Siyasetçiler, birbirlerini suçlayarak, yalanlarla dolu vaatlerde bulunarak halkı manipüle etmeye çalışıyorlardı. Toplum ise bu durumdan oldukça rahatsızdı. Ayşe, bu seçimde değişim isteyenlerden biriydi, ancak ne yapacağına dair bir fikri yoktu.
Bir gün, Ayşe’nin kendisiyle ortak kaderi paylaşan bir grubun heyecanlı tartışmasına tanık oldu. Yaşanan siyasi kaos hakkında derin bir sohbet etmeye başladılar.
“Ne düşünüyorsun, Ayşe?” diye sordu birisi.
Ayşe derin bir nefes aldı ve “Artık bu yalanlara, manipülasyonlara ve hırsızlıklara dayanamıyorum. Ancak ne yapacağımı bilmiyorum. Hangi partiye veya adaya güveneceğimi bilemiyorum” dedi.
Diğer biri kendinden çok emin olarak, ona gülümsedi ve şöyle devam etti: “Bu karmaşık zamanlarda, doğru kararı vermek için içindeki ışığı dinlemelisin. Ama unutma ki, siyaset sadece liderlerle değil, aynı zamanda halkla da ilgilidir. Seçimler sadece liderlerin, partilerin değil, senin de bir seçimindir.”
Ayşe’nin gözleri parladı. Arkadaşının sözleri ona umut vermişti. “Evet bu aynı zamanda benim, kişiliğimi, kimliğimi, hayata bakışımı ve gelecekte nasıl bir ülkede yaşayacağına karar vermem gerekiyordu.” Bu kimin kazanacağından daha kıymetli idi. “Peki ama ne yapmalıyım?” diye sordu.
Diğer arkadaşı, “Sana şunu yap bunu yapma diyemem bu karar senindir, nasıl biri olduğunla ilgilidir. Ben öncelikle, dürüstlük ve adalet, hak, hukuk için oy veriyorum. Beni temsil eden partileri seçiyorum. Halkın çıkarlarını gözeten, toplumun her kesimini kucaklayan demokrasi ve temel insan haklarını savunanları önemsiyorum.” Sohbete sonradan katılan Sibel “İstanbul sözleşmesini bir imza ile ortadan kaldıran ve kadınları güvencesiz bırakanlara, ayrımcılığı, yalanları ve manipülasyonu redediyorum. Aksi halde kendime saygımı kaybederim. Bu sadece bir oy değil, aynı zamanda kadına şiddet ve cinayetlerine hayır demektir. Değişim istediğini göstermek için kendi irademi ortaya koymak isterim ” dedi.
Ayşe, arkadaşlarının sözlerini derinlemesine düşündü. Artık ne yapması gerektiğini biliyordu. Seçim günü geldiğinde, o sandık başına gidip, dürüstlük, adalet ve değişim için oy kullanacaktı. İçinden gelen o ışığı takip etti ve umutla geleceğe baktı.
Ancak, değişim süreci kolay olmadı. Eski düzenin temsilcileri, hala güçlerini korumak için direniyorlardı. Yalanlar ve manipülasyonlar da sona ermemişti. Ayşe ve diğer değişim isteyenler, bu zorluğa rağmen mücadeleyi sürdürmekte kararlıydılar.
Toplum, birlik ve dayanışma içinde hareket ettiği sürece, daha adil bir geleceğe doğru ilerleyebileceğine inanıyordu. Ayşe, kendi adına, bu dönüşümün bir parçası olmak için çabalıyordu.
Ayşe, insanların umudu ve dürüstlüğü asla kaybetmemesi gerektiğini, her zaman doğruyu desteklemeleri gerektiğini herkese anlatmaya kararlıydı. Her ne kadar karanlık günler yaşansa da doğru yoldan sapmamak ve adaleti savunmak aydınlık günlere ulaşmanın tek güvencesi olduğunu biliyordu… Uzaktan annesinin elinde tutmuş tavşan gibi zıplayarak koşan dört yaşlarındaki kız çocuğunun neşesine takıldı gözleri. Gergin yüzüne umutlu bir gülümseme yayıldı. Şimdi daha çok umutluydu.
The post Seçimlere beş kala insanlık halleri first appeared on Değişim Gazetesi.
0 Yorum